DOLAR 34,5086
EURO 36,4719
ALTIN 2953,256
BIST 9085,13
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara °C

KUMRU GİBİ DÜŞÜNEN Mİ, KARINCA GİBİ… M.Sinan Kayalıgil – Park Sitesi

KUMRU GİBİ DÜŞÜNEN Mİ, KARINCA GİBİ… M.Sinan Kayalıgil – Park Sitesi
REKLAM ALANI
20.01.2021
1.603
A+
A-

Kültür araştırmacısı Paul Radin Filozof Olarak İlkel Adam adlı kitabında, iilkel ve uygar kültürlere eğilmiş.  ‘ilkel’ kültürlerin de, ‘uygar’ kültürler kadar gelişkin ve maceracı olduğunu belirtirmiş. Bu anlamda ilkeller arasında da yer alan farklı iki insan kişilikliğinden söz etmiş. Birincisi Eylem Adamı olarak adlandırdığı, dış dünyaya dönük ve pratik, fakat iç dünyasına ilgisiz olanı. Düşünce Adamı dediği diğeri de, az rastlanan ve kendi hallerini anlamaya  yönelmiş olanı imiş. Eylem Adamı’nın niteliği, olaylar arasında sadece mekanik ilişkiler kurması, düşünen İnsanının ise, tekdüze açıklamaları yetersiz bulduğunu, ‘Bir’den, ‘Çok’a, ‘basit’den ‘karmaşık’a geçerken nedenleri aradığını söylemiş.(*)

Eylem yanlısı hep “bir”e, düşünce yanlısı hep “çok”a eğilimli olurmuş. Neden böyledir? Galiba düşünmek isteyenler seçenekleri bulmak peşine takılırken; eylem yanlıları  zaten başka yolun olmadığı noktasında içlerini rahat ettirenlerden çıkıyor. Eyleme “Başka yolu kalmadı” denildiğinde girilmesi adettendir. Düşünmeye ise, “Bildiğim yolla olmayacak. Galiba başka yolları bulmam gerek.” der demez başlandığı ise bir gerçek.  Yani her zaman düşünmeye bir olumsuzlukla, bir eleştiriyle başlanır. Ben pek “Şimdi neden bu kadar mutluyum?” sorusunu düşünene rastlamadım. Fakat..

Sorgulamak isteyene,  merak edene, denemek isteyenlere karar noktasında, yönetim makamında  duranlar, pek iyi gözle bakmaz. Biliriz bunu. “Bir dakika!” deyip düşünmek, tekere çomak sokmak, binbir sıkıntı içinde yeni bir dert  olarak görülür. “Vaktinde düşünseydin ya!”.  İş çıkarma zamanıyken olacak iş midir? Şimdi durup düşünmenin, neyin nereden geldiğini, önceden yapılanlarla kıyaslamanın, ne ile bağlantılı olduğunu araştırmanın sırası mıdır?

Metin Kutusu: Fakat insanların kendiliklerinden de düşünmeye sıcak baktığı söylenemez. Ne demiş Amerika’da psikolojinin kurucularından William James? “İnsanların pek çoğu yalnızca önyargılarını yeniden düzenliyorlarken düşündüklerini sanır.”. Aklındakileri bir yeni biçime sokmakla yetinmek işimize gelir. Düşünme tembelliği değildir bu. Konfor alanına sığınmadır. Ha “Kadın milleti işte, saçı uzun aklı kısa.” diye bellemişiz, ha düşüne taşına “Kadın aklıyla iş yapmamak gerek.” diye bulmuşuz. Düşünmek, ne hep kendini haklı çıkarmak, ne de önüne ardına bir güzel bakmadan başkalarının dedklerini kabullenmektir. Ama düşünmek adına bunları hepimiz yaparız. Üstelik bir de kendimiz üzerinden diğerlerine de yansıtırız bu tercihi. 

Nasıl yansıtırız? Takvimler, düşünen insanların önüne çıkarılan engellerden biridir. Düşünürken kaybedilen zamanda kah işin başlaması gecikecek, kah rakipler öne geçecektir. Daha fazla kafa patlamanın alemi yoktur. ‘İş çıkarmak’ tercihi olanlar için yaşam bir yarıştır. Ne yapıp edip önde olmak, fırsat buldukça aksaklıkları düzelterek koşuya devam etmektir asıl olan. Oysa aksaklıklar pansuman değil, belki de ameliyat edilmeyi gerektirir.

Düşünene karşı ileri sürülen bir şey de önceliğin işe yarama olduğudur. Yani yapılanın doğru olması için yarar sağlaması yeter. Pragmatizm de denilen bu tavrın, orta ve uzun dönemle, yararın kapsam alanıyla, dolaylı zararlarla, yürüyen diğer işlere uyumla bir derdi yoktur. Kentlerin altyapı onarımları yürütülürken koordine olunmadığından yakınırız ya, işte onun gerisinde ‘yaptık ya, oldu işte’ pragmatizmi vardır, nasıl olsa kazılan yer altıncı ayında bir daha açılacaktır. Ne var yani? Problem çıktıkça çözülecek, birkaç insan da iş bulmuş olacak bundan ‘ekmek yiyecek’, kısacası yarar sağlanacaktır.

“Bırak ince düşünmeyi zaten her zaman böyle olur. Bir sen mi akıllısın? Yıllardır her yerde olan bu.”. Tarihin ve alışkanlığın şaşmaz doğruluğu Eylem İnsanın temel inancıdır. Ona kalırsa akıp giden biteviye aynıdır da tesadüflerle, nadiren beliren olağandışılıklarla arada bir farklılıklara rastlanır. O durumlara da pek bir şey yapılamaz. Fiyatı yüksek diye kasaba pazarı gözlemi alışkanlığına kapılıp bolca ekilen soğanın ertesi yıl tarlada kalışı, alışkanlığın yerini, önceden düşünüp taşınmak, hesap kitaplı tasarlanmış, birbirine uyumlu eylemlerle iş görmek almadığı içindir.



Düşündüğünü söyleyenlerin de kabahatı yok değildir. Kitaplar öyle yazıyor diye, yaşamın özgül durumunu ıskalamak çıkar yol olmaz. Öğrendiğini, aklından geçeni sınayacaksın, ya da sınanmışları araştıracaksın. Yalnız derinine değil, enine boyuna de kafa yoracaksın. “Senin bu dediğin kitabi. Pratiği yok.” diyene, aktaracak gözlemlerin, deneylerin, hiç değilse başkalarından derleme örneklerin olacak.

Bir de düşünmeyi sırf akıl hocalığı yapmak biçiminde gören Düşünen İnsan var. Hani ‘Aleme verir talkını, kendi yutar salkımı’ karakterler. Bütün işini, hazır paketlenmiş, neredeyse kullan-at çözümler önerip kıyıda durmak olduğunu sananlar. Cebinde her duruma uyar ‘akıl’ bulunduruduğuna inanmış düşünce insanları. Düşünmek, aklın öncelikle kendine sorumlu olacağını kabullenmektir. Yeterince eğilip bükülmemiş, gerçeğin ocağında tavlanmamış fikir Düşünce İnsanını rahatsız etmeli, her yeni durumu sil baştan ele alma sorumlusu bir ahlakı edinmiş olmalıdır. Siyasilerin zaman zaman yakalandıkları danışman fırtınalarının hasarlarını izlemekten herhalde çoğumuza bıkkınlık geldi. Danışmanın düşünüp, ne önerildiyse yönetimin uygulayacağını hayal etmenin yol açtığı yanılgıdandır bunlar.


Bir yanda kumru gibi içli içli düşünmek, öte yanda her yaptığını içgüdüye ve dışarıdan gelen anlık işaretlere bağlamış karınca gibi çabalamak ikilisi bize yetmiyor. Çünkü birinde yaşananlara etkimizin ötekinde ise geleceğimizin biçim alması sıkıntılı olabiliyor. İrade sahibi isek, seçim yapıp tercihimizle hareket edeceksek bunun bir bedeli olacak elbette, ama eylemlerin karşılığını hesaplamayı öğrenmek, seçenekleri bir yerine çoklaştırmak da elimizde. Düşünen Eylem İnsanı ya da Eylemli Düşünce İnsanı en iyisi, çünkü insan ancak öylece özgür.

(*) Sayın Sönmez Çetinkaya’nın Tarih ve Zaman kitabından derlediği (Aralık 2020) anlatım notundan

REKLAM ALANI