ÇİĞDEMLİ OLMAK!
ÇİĞDEMLİ OLMAK (EYLÜL-2020)
Mübehher Özbek – Ebru Sitesi
Emekli olmuştum. Pek çok arkadaşım gibi ben de koşullarının daha iyi olduğunu düşündüğüm mahalle ve semtlerden ev bakmaya başlamıştım. Bunu öğrenen bir arkadaşım “Çiğdem Mahallesi’ne bakmadan karar verme” diye ısrar edince seçeneklere Çiğdem Mahallesi’ni de ekledim. Pek çok yere bakmama rağmen karar verememiştim. Bir de Çiğdem Mahallesi’ne bakalım diye oğlumla yola çıktık. Kızılay’dan otobüse bindik. Ulaşımı kolaydı. Kısa sürede mahalleye varmıştık. Kararımızı etkileyecek iki madde gerçekleşmişti.
Otobüsten inince, mahalle bize “Hoş geldiniz” demiş olacak ki, daha evleri görmeden buradan alabiliriz duygusu bizi sardı sarmaladı. ODTÜ’nün de yakınlığı eklenince, oğlum “Alacaksak burası olsun” diye kesin bir tavır koydu ve biz evlere bakmaya başladık. Kısmet Ebru Sitesi’ymiş. Tam 20 yıl oldu. Zaman zaman köpeklerden bunalsam da, gönlüm de aklım da iyi ki bu mahalleyi seçmişim der.
Başkentin göbeğinde, başkentten uzak olan mahallemde yeşilliğin, temiz havanın ve rahatça yürüyebilmenin mutluluğu ile yaşarken Çiğdemim Derneği ile tanıştım. Edebiyat Topluluğunun kitap okuma etkinliği ile ilgili duyurusunu okuyunca katılmaya karar verdim. Arkadaki barakada, saç sobanın ısıtmaya çalıştığı bir ortamda bir araya gelen kitapseverler Sabahattin Ali’yi ve Kürk Mantolu Madonna adlı kitabını tanımaya çalışıyorlardı. Sobanın yetersiz kaldığı ortamı, edebiyatın ve sanatın sıcaklığı ısıtıyordu. Derneği ve Sabahattin Ali’yi tanımanın mutluluğu ile eve dönerken içimdeki ses bir kez daha “İyi ki Çiğdem olmuş” diye tekrarlıyordu.
Emekli biri için gerekli tüm olanaklar vardı mahallemde. Parklar, spor olanakları, etkinlikler, topluluklar, kurslar… Seçenekler o kadar çok ki yetişemiyorsun bile.
Mahallemi köpeklerle paylaşmaktan pek mutlu olmasam da hala çok seviyorum. Bir de Şirindere sorunu var. Umarım o da en kısa sürede çözülür.
Her insan iyi bir yerde yaşamak ister, fakat yaşadığı yeri iyi bir yere dönüştürmeyi pek beceremez. Bu konuda örnek olan Çiğdemim Derneği benim için büyük bir şans oldu. Bilmediklerimi öğrenip, bilebildiklerimi paylaşırken, hayatım anlam kazandı ve zenginleşti. 20 yıldır, ben mi mahalleyle harmanlandım, mahalle mi beni kucakladı bilmiyorum, ama soranlara “Çiğdemliyim” demeye başladım.
İnsanlar isimlerinin anlamlarına uygun özellikler taşırmış. Sanırım mahalleler de böyle oluyor. Çiğdem Mahallesi’ni de, Çiğdemim Derneği’ni de çiğdem çiçeğinin özelliklerine benzetirim. Çiğdem çiçeği ile ilgili epeyce öykü ve güzel söz vardır. Benim en beğendiğim öykü; Ademle Havva cennetten kovulduğunda, dünyada kış gitmek, bahar da gelmek için hiç acele etmiyorlarmış. Güneş ise sabah mahmurluğu ile yatak keyfi yaparken dünyayı ısıtıp ısıtmadığının farkında bile değilmiş. Giysisi olmayan Havva Adem’e sarılarak “Biz burada yaşayamayız, hemen donarız demiş.” O sırada Adem, çiğdem çiçeğine bakıyormuş. Karların arasından başını çıkarıp, umutla belki de isyanla güneşi arayan çiğdemi gösterip ” Bak Havva, bu narin çiçek yaşayabiliyorsa biz de yaşarız” demiş.
İnsanlık tarihi kadar uzun olmasa da, dilerim mahallem, özelliğini yitirmeden, güzelliklerini koruyup, geliştirerek uzunnn upuzun yıllar var olur.